Connect with us

LoL

LoL Şampiyon Hikâyeleri – Kanlırıhtım’ın Öcü Pyke

Yeni şampiyon Pyke’ın hikayesini gördünüz mü?

“Tek bir delik bile yok saklanacak. Denizin dibinde herkese yetecek kadar yer var.” ~ Pyke

Gençliğinde, çoğu Bilgewater’lının çalışmaya başladığı yer olan Katliam Liman’nda iş bulan Pyke, her gün kıyıya dizilmiş mezbahalarda, korkusuz avcıların getirdiği derin deniz canavarlarının derilerini yüzer, etlerini parçalayıp satışa hazır hale getirirdi. Hırsı ve azmi ile birçok insanın yapamayacağı bu kanlı işi kısa sürede öğrendi fakat kazandığı para, yaptığı iş ve harcadığı zaman, hiç de hakkı olanmış gibi gelmiyordu. Rıhtımda kan ter içinde çalışırken, gemicilerin birkaç parça deniz canavarı eti getirip onun günler, hatta haftalarca çalışarak kazandığı paradan daha çoğunu alıp gitmeleri artık canına tak etmişti. Kazandığı paranın azlığının ve yaptığı işin iğrençliğinin farkına varan Pyke, artık o gemiciler gibi denize atılma vaktinin geldiğini düşünüyordu. Cebindeki bakır bozukluklar, gün geçtikçe sinirini bozuyor, ne olursa olsun o da bir gemide avcı olmak istiyordu.

Çabaladı

Günlerce çabaladı durdu. Canavar leşlerini getiren kaptanlarla tayfaların altın dolu keseleri aklına gelip duruyordu. Gemi gemi, tayfa tayfa dolaştı. Kaptanlarla görüşüp kendisini işe kabul ettirmeye çalıştı. En sonunda bir geminin tayfasını ikna edip onlara katıldı. Yılan Adalar’ın geleneksel avlanma usulünce, tayfasındaki adamlar onu ava doğru fırlatıyor, o da gemiden uzanan kancaları ava saplayıp, yaratığın derisini canlı canlı yüzüyordu. Bu sayede hem avcının, yani Pyke’ın işi kısa sürüyor, hem de etler taze kaldığı için, tayfa daha çok para kazanıyordu. En iyi yol bu olsa da, pek az kişi bu şekilde avlanmaya cesaret edebiliyordu ve bunlardan birisi de Pyke’tı. Hem korkusuz, hem de bu usulde başarılı olan Pyke, zaman geçtikçe tayfasının, kaptanının, hatta diğer gemilerin gözünde yükselmeye başladı. Artık o, kısa sürede bir altın Kraken karşılığında tutulabilecek en iyi zıpkıncı olmuştu. En büyük ve en tehlikeli derin deniz canavarlarının taze taze toplanması gereken organlarını o topluyor, etlerle uğraşmak yerine, daha kolay ve hızlı para kazanıyordu.

Rıhtımdaki pazarlarda her deniz canavarının farklı bir fiyatı vardı. Avlanması zor olanlar, daha pahalı olur, bazen ise açık arttırma ile satılırdı. Bilgewater tacirlerinin en kıymetli bulduğu balık Jaull balığıydı. Dişleri o kadar keskindi ki, tek seferde kayaları, hatta elmasları bile ortadan ikiye ayırabilirdi. Bu keskin dişlerinin ardında ise, Runeterra’nın büyücülerinin iksir yapımında, damıtma işlemi sırasında kullandıkları safilit keseleri vardı. Bu keseler öyle değerliydi ki içindeki mavi ışık yayan yağın küçücük bir şişesi bile tayfasıyla beraber on tane gemiyi satın almaya yeterdi.

Bir gün…

Bir gün tanımadığı bir kaptanla safilit kesesi toplamak için Jaull avına çıkan Pyke, hayatının en büyük hatasını yaptığını kısa süre sonra anlamıştı. Fırtınalı denizin ortasında günlerdir yol alan gemi ve tayfası, Jaull balığının yüzeye çıkmasını bekliyordu. Bir Balina gibi zaman zaman nefes almak için yüzeye çıkan bu yaratık, avcıların içinde hazine dolu korkulu rüyaları gibiydi. Tayfa dikkatlice denizin karanlık sularında Jaull’ın siluetini ararken, büyük bir gürültüyle suyun altından çıkageldi. Koca ağzını açtığında, içindeki safilit keseleri göründü. Zenginlik, hemen önlerindeydi.

Pyke, balığın ağzına tereddüt bile etmeden atıldı. Hançerini çıkarıp tam da yaratığı doğramaya başlayacakken, birden bire gelen şiddetli titreşimlerle dikkati dağıldı. Okyanusun yüzeyi, baloncuklarla kaplıydı. Suyun altından bir şey, hayır hayır, bir şeyler geliyordu! Gözlerin alışık olduğu mavi ton yerini karanlığa bırakmıştı. Bir Jaull sürüsü, su yüzüne doğru yaklaşıyordu. Sürü, Pyke’ın sadece bir kereliğine bu iş için katıldığı tayfanın gemisinin gövdesine abanmaya başladı. Kaptan gemisinin batacağından korkarak Pyke’ı gemiye bağlayan halatları kesti ve onu canavarın ağzında yalnız başına bıraktı. Talihsiz Pyke’ın yutulmadan önce gördüğü son şey, tayfasının hiçbir şey yapmadan onu izliyor oluşuydu.

“Hainler!”

İçi öfkeyle, kinle, nefretle dolup taştı. Yaptıklarının karşılığını almalıydılar. Tayfadan birisini terk etmenin ne demek olduğunu görmeliydiler. “Hainler! Hainler!! Hainler!!! Bunun intikamını alacağım!” diye haykırarak canavarın ağzında kaybolup gitti fakat ölümün ona ayıracak vakti yok gibiydi. Safilit keselerindeki mavi özden midir bilinmez ama Pyke için farklı giden bir şeyler vardı.

Tayfanın Pyke’ı canavarın ağzında terk ettiği günden sonra, Bilgewater’a bir kargaşa hakimdi. Kimisi için olup biten mutluluk verici bir olayken, kimilerinin gözüne bir damla uygu dahi girmiyordu. Bir sürü geminin kaptanı şafaktan önce öldürülüyor, cesetleri sokağın ortasına, gücü elinde tutan herkese ibret olsun diye bırakılıyordu. Kaptanlar yok olunca, sıra gemi kalafatçıları, yardımcı kaptanlar, tüccarların katipleri ve bankacılara gelmişti. Yani kanlı ve kirli işlerle uğraşan herkese. Hepsi teker teker ölüyor, katilin ise kim olduğu bilinmiyordu. Hatta ölüsü ya da dirisini getirene 1000 Kraken ödül verilecekti, Kanlırıhtım’ın Öcü’nün…

Artık “Kaptan mısın?” sorusunun bile telaş sebebi olduğu, zamanında canavar avlamakla övünen bu şehir, bir canavarın avına dönüşmüştü. Pyke’ın ise durmaya hiç ama hiç niyeti yoktu…

“Canavarların öldüğü yerde doğdum, doğdukları yerde ise ölüyorum…” – Pyke

Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


LoL