Darius, Draven’ı seviyor mu; Sion kokuyor mu? | “Riot’a Sor”un yeni bölümü paylaşıldı

Harika bir soru! Ayrıca bunu doğru kişiye sorduğunu söyleyebilirim. Doğrusu bugün deodorant sıktım mı hatırlamıyorum.

Neyse. Sion’un çok uzun süre önce öldüğünü hesaba kattığımızda, kendisinin çürümüş et gibi koktuğunu varsaymamız epey normal. Küçükken yaşadığım evin duvarlarının içinde bir fare ölmüştü ve aşağı yukarı bir hafta boyunca midem kalkmadan odaya girememiştim; fakat bir süre sonra koku kaybolmaya başladı. Onlarca yılını ölü şekilde geçirmiş bir şey çürüme ve kokuşma gibi durumlardan etkilenmemeye başlar. Sion artık savaş kadar ebedi bir yaratık. Ölü Dev büyük ihtimalle soğuk demir ve alev gibi kokuyordur; yani etrafındaki savaş kokusundan ayırt edilebilecek bir kokusu olduğunu sanmıyorum.

Ruhların Çobanı’na gelecek olursak… Yorick, boynunda taşıdığı Can Suları ile dolu şişe sayesinde hayatta kalıyor. Yine de düzenli olarak duş aldığını pek sanmıyorum.

Kalista’ysa kokmuyor; çünkü fiziksel olarak dünyada değil. Belki zorlarsanız bu dünya üzerinde bıraktığı ruhani kokuyu alabilirsiniz. Muhtemelen belli belirsiz ozon kokusu gibi bir şeydir.

Artık bu şampiyonlarla yüz yüze geldiğinizde aldığınız koku sizi şaşırtmayacaktır diye düşünüyoruz. Sadece gülümseyin, kibar olun ve şunu unutmayın: Tuhaf çağlarda kötü kokular bile ölebilir…

Eskiden derken?

Evet dünyaya Runeterra (kelimenin tam anlamıyla “rün-dünyası”) denmesinin sebebi buradaki Dünya Rünleri. Bu son derece güçlü nesneler, bilinmeyen semavi varlıkların yeni bir varoluş düzlemi oluşturmak için kullandığı araçlardı; ancak işler bir sebepten ötürü yarım kaldı ve onlar da rünleri oluşturdukları dünyanın içinde farklı bölgelere sakladılar.

League of Legends’da oyuna girerken seçtiğiniz rünler Dünya Rünleri değil, daha çok rün büyüsünün bir dışavurumu. Bunlar, kendinize özgü oyun tarzları oluşturmanıza olanak tanıyor. Ayrıca bu yaklaşımımız sayesinde gelecekte yeni rünler eklememiz de mümkün hale geliyor.

Bandle Şehri ruhlar aleminde bulunan yerlerden sadece bir tanesi. Burayı fanilerin diyarından ayıran bariyerden geçmeden içerideki renkleri görmek imkânsız. Lulu, minik dostu Pix’e birçok kez nereden geldiğini sordu. Pix ise bu soruyu cevaplamak yerine genelde en yakındaki zambağın içine balıklama dalmayı tercih eden biri. Lulu bunu şöyle yorumluyor: Pix ilk olarak bir tohum olarak doğmuş, sonraysa filizlenerek şimdiki muzır ruha dönüşmüş.

Tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi, Runeterra’da birçok insan çeşitli sebeplerden ötürü evleniyor (veya evlenmiyor) ve insanlar her zaman aşk için birlikte olmayabiliyor!

Freljord güçlü, anaerkil topluluklardan oluşuyor. Ashe ve Sejuani gibi kabile liderleri savaş anası olarak biliniyorlar ve genelde diğer kabilelerdeki müttefikleriyle veya düşmanlarıyla siyasi güç için evleniyorlar. Bu biraz karmaşık bir durum. Herkesin birbirine düşman olabileceği bu toplulukta, savaş analarının yanlarına birden fazla “yeminli” partner alması çok normal. Savaş anaları, bu yeminlileri en güçlü koruyucuları ve en yakın sırdaşları olarak görüyor.

Ionia’nın çoğu eyaletinde resmi evlilik olmadan bir partnerle birlikte yaşayıp çocuk yetiştirmek normal karşılanıyor; fakat evlilik derin ve sembolik bir önem taşıyor. Evlenirken iki ailenin atalarının ve ruhlarının rızasını almak gerekiyor. İşte denge de bu şekilde sağlanıyor. İki eş de topluluklarında sonsuza dek eşit olarak görülüyor.

Swain Noxus’u ele geçirmeden önce, asil aileler şatafatlı düğünlerden ziyade soylarının devam etmesine öncelik veriyordu. Vârislerden ebeveynlerinin onurunu korumaları ve soylarının gücünü kanıtlamaları bekleniyordu. Ayrıca evlilikler, aileler arasında nesiller boyu süren düşmanlıkları sonlandırabiliyordu. Şimdiyse Trifarix yüzünden gücü azalan soylularla birlikte bu gelenekler değişmeye başladı.

Daha anlatılacak sayısız örnek var; ancak ben bu tür konuları uzun uzun anlatmayı genel olarak sevmeyen, kalpsiz ve huysuz bir yaratığım. Belki bir gün doğru Hiçlik canavarıyla tanışırsam kaskatı kesilmiş kalbimin buzları çözülebilir…

Darius küçüklükten beri Draven’a göz kulak oluyor ve onu seviyor; fakat onun hatalarının da farkında. Darius bir zamanlar Görkemli Cellat’ı yola getirip onun Dravenvari kişiliğini bastırmaya çalışıyordu. Şimdiyse karşılaştıkları durumları ustaca idare ederek Draven’ın kendine özgü yeteneklerini ve kişiliğini avantaja çevirmeyi tercih ediyor.