Assassin’s Creed hikayesinde bolca karşımıza çıkan ve ana öğelerden biri olan İnanç Atlayışı aslında görsel olarak oyunda da, filmde de koşarak çok yüksek bir noktadan bir cisme doğru kolları açarak atlamayı gösterir bize. Fakat bu sadece gözün gördüğü kısımdır. Bu atlayışın derin bir anlamı ve Assassin’s Creed hikayesi içinde özel bir yeri vardır.
Öncelikle küçük bir detaydan bahsetmekte fayda var. Atlayış sırasında özgürlük koşuşu yapılır ve kollar kanat gibi yanlara açılarak gerçekleştirilir. Bu tamamen özgürleşmeye bağlantı kurarak, Brotherhood ekibinin karşı tarafında yer alan “Templars” ekibine “körü körüne bağlı olmama” mesajı vererek, tam aksi ideolojileri savunan bir grup olduklarını ifade eder. Tabii bu atlayış aslında karşıdaki düşmana “ölümden korkmuyorum” mesajını da iletir.
En temelde öncelikle atlayışı daha derin bir anlama taşıyabilmek için oyunu bilmeyenler ya da bilip de hikayesine kulak vermemiş olanlar için tarafları anlatmakta fayda var. Brotherhood bizim “suikastçı” ekibi olarak bildiğimiz tarafı temsil eder. Aslında bu ekip, açık zihni, dünyayı tüm gerçekleriyle kabul edebilmeyi ve özgür iradeyi temsil etmektedir. Bu anlayışın akla getirdiği üzere materyalist bir algıyı değil aksine her şeyin mümkün olabildiğini ve gördüğümüzden daha büyük bir evrende, paralellerde, tarihte ve zamanlarda olabileceğimizi söyler. Bütün savaşları da budur. İnsanların özgür iradesine karşı olanlara karşı insanlığı korumayı amaç edinmişlerdir. Dünyanın ve insanlığın gizli ve gölgede kalmış savunucuları olarak bilinirler. Tarih boyunca süre gelen bu sorun aslında bizim de zaten bildiğimiz bir konu. İnsanların özgür iradesini kısıtlayan her türlü akıma karşı duruş için gölgelerde savaşan bu insanlara normalde de ihtiyacımız yok değil.
Templars ise bizim hikayede asıl savaştığmız topluluk olarak gösterilir. Konu dinle birebir bağlıymış gibi görünse bile aslında tamamen insanın özgür iradesini kontrol etmeyi hedefleyen kalabalıkları temsil eder. Bunun için elmanın peşinde koşturan ve Brotherhood kadar eski, maziden gelen düşmanlar olarak konumundadır. Assassin’s Creed için tüm hikaye, bu iki topluluğun birbirine karşı olan mücadelesini anlatır.
“İnanç Atlayışı” tam da bu noktada Brotherhood tarafının en önemli işaretlerinden, sembollerinden ve bir anlamda karşı koyuşlarından biridir. Bu atlayış ölümden korkmamayı ve özgürleşmeyi temsil eder. Bu, ölümüne savaşmak bile olsa özgürlük için savaşmaya her zaman hazır olan bir başka insanın daha olacağını anlatmak ister. Bu atlayışın bu kadar güçlü bir sembolik anlamı olması nedeniyle hemen hemen her Assassin bu atlayışı gerçekleştirmeyi bilir. Hatta eğitimlerini bu atlayış ile birlikte tamamladıkları söylenir.
Hikayenin yarım kalmaması için bu atlayışın nasıl çıkmış olduğunu da kısaca anlatayım. İnanç Atlayışı’nı gerçekleştiren ilk Assassin Medjay’dır ve Mısır koruyucularından kaçmak için bu atlayışı gerçekleştirmiştir. Sonrasında bu bir ritüel ve idealleştirmiş oldukları düşünceleri savunma, anlatma atlayışı olarak yer edinmiştir.
Hikayeler önemlidir. Bu hikayeler içinde bazen sözsüz anlatımı gerçekleştiren semboller daha da büyük önem taşır. Bu anlamda Assassin’s Creed hali hazırda zaten ilgi gören ve takdir edilen bir oyun olmasının yanında aslında detay hikaye kurgusu anlamında da öne çıkarılmalıdır. Çünkü kim ne derse desin, bir karakterle özdeşleşmeyi sağlayan şey semboller, ritüeller ve fikirlerdir. Her konuda olduğu gibi. Her üzerine çalışılmış şey, başarıdan fazlasını getirir.
Assassin dünyasının savunduğu tek bir cümle bence İnanç Atlayışı’nın da özetidir.
“Hiç bir şey kesin ve gerçek değildir, her şey mümkündür.”